17 Haziran 2010 Perşembe

How high.

Ah iyi geceler küçük bitki.Bu suyun hepsini iç bakayım.Sonra da büyüyüp güçlü bir bitki ol.Evet , evet.Sonra seni tüm rapçiler içecek ve seninle çok sıkı parçalar yapacaklar.Evet , bundan emin olabilirsin.Evet , işte böyle.

14 Haziran 2010 Pazartesi

İntihar notu.

Hayat önümüze üç farklı şık atar , biz de başında çözer dururuz.
Kurarız , yıkarız , seçeriz , seçiliriz , karar veririz.
Bu , görmek istediğin dünya.
Bu , gördüğün dünya.
Bu , gerçek dünya.
Doğru olan hangisinin doğru olduğu mudur yoksa bizim karar verdiğimiz doğru mu ?
Hayat böyledir işte , seçeneklere ve kararlara sığdırılmış , bir test sorusu bile değil , çünkü doğrular farklıdır.
Herkese göre farklıdır.


Belki de son nefesimi veriyorum şu an , son defa seni mutlu ederek.
Belki de son nefesimi senin yanında vermek istiyorum , bir nedeni olmadan sen.
Herkesden farklı ya da farksız , uzakta ya da yakında.
Ne farkeder ki ? Bu sadece benim seçeneğim.
Birileri ya da biri için bu ne kadar önemli olabilir ki ? 


Her şey seçeneklerdedir.
Peki ya seçtiklermiz ? 
Binlerce hikaye anlatabilirim , ama buna ne gerek var ki benim hikayem tam denk gelmişse bu konu üzerine.
Hikayelerimizi kendimiz yaratmaz mıyız ki ? 
Peki ya yarattıklarımızın dışında gelişiyorsa bir kaç türlü olay o zaman hikaye yaratmanın ne gereği var , madem 
ki farklılaşmayla değişkenliğe bürünücek.

Belki de son nefesimi alıyorum şu anda , son defa sana umut vererek.
Mektubumu okudun mu , içinde yazanlardan benim bile haberim yok.
Hiç bir fikrim yok hiç bir fikir hakkında.
Hiç bir endişem yok.
Hiç bir umudum yok.
Belki de o yüzden son nefesimi veriyorum şu anda , bunu yazarak.


En ihtişamlı gösterimi yapacağım sana bu gece , yine kırmızı elbisemi giyiyerek.
Aslında öyle bir elbise yok , öyle bir gece yok , öyle biri yok.
Hepsi hayali , hepsi benim ürettiklerim , hepsi bana ait.
Bu gece itiraf gecesi olsun , ben sana kusayım bütün duygularımı.
Sen seçersin belki aradan hala kullanışlı olabileceklerini.Ne dersin ?
Nacizane bir fikir üretirsin kendi kafanda , paranoyaların sarar bedeninin her bir yanını.
Pişmanlığının ipleri dolanır boğazına , belki de sen de benimle son nefesini verirsin bu gece.
Kuvvetli kolların yetmez belki de seni kurtarmaya , belki boğulursun acıların içinde.
Belki de kırmızıyı sen giyersin bu gece , bir kere de aşk için bir şeyler yapabilmek adına.


Aşka inanır mısınız ? 
Ben inanmamaya karar vereceğim bu geceden sonra.
Bu geceden sonra inandıklarım , inanmadıklarıma dönüşecek.
Ben birine dönüşüceğim , öyle birine ki benim bile bilmediğim birine.
Korkmamaya karar vereceğim bu gece , endişelememeye.
Bu gece öyle bir gece olacak ki ; dönüşümlü , değişkenli , farklılaştığı bir zamanlı , zamansız.
Bu gece öyle bir gece olacak ki ; bir daha gece olmayacak.
Bu gece öyle bir gece olacak ki ; bir daha sabah olmayacak.
Zaman olmayacak.
Ama sadece benim için.


Sana bir hikaye anlatacağımı söylesem , hangisini seçersin ?
Hayatımı mı , ölümümü mü , yoksa ölüm sebebimi mi ?
Her hikayenin farklı bir gizemi var.
Düşünerek karar ver , seçenekler güçlü , ama senin seçtiğin en güçlüsü olmalı.
En güçlüsünü sen seçeceksin ki , seçtiğin güçlü olsun.
Sen duyduktan sonra hikayeyi , güçsüz olacaksın.
Oracıkta düşücek kalbin ellerine , bana teslim etmek için yalvaracaksın.
Bağıracaksın , gökyüzüne bakacaksın ama hiç bir şey göremeyeceksin.
Çünkü gece olacak , benim beklediğim gece.


Sana bir hikaye anlatayım mı ?
Bir zamanlar , bilinmeyen bir zaman diliminde , bir kız vardı.
Göz bebekleri korkularından küçük , gözleri kalbinden büyük.
Elleri umutlarından küçük , gülüşü mutluluğundan büyük.
Bir çok kez sevdi , hiç sevilmedi.
Bir çok kez aşık oldu , hiç mutlu olmadı.
Bir çok kez güvendi , hiç huzuru bulmadı.
İşte bu kız , geçmişi bir kenara bırakarak bir gün bir adamla tanıştı.
Onu sevdi , ama sevilmedi.
Ona aşık oldu , ama mutlu olamadı.
Ona güvendi , ama huzuru bulamadı.
Terkedildi duvarlara , beyaz tavanına.
Terkedildi düşüncelere , acılara.
Kendi başına kaldı bu kız , düşündü , bir gün müthiş bir fikir aklına geldi.
Bu adamı bulup ona bir hediye verecekti.
Ne peki bilmek ister misin ?
Onun yanında son nefesini vererek , onu son kez mutlu edecekti.
Aynı gece , bu adamdan bir hediye alacaktı.
Ne peki tahmin eder misin ?
Onun yalvarışlarını cebine koyarak , onun son nefesini alacaktı.


Sana bir hikaye anlattım , şimdi zaman doldu.
Gece geldi , kaldırımlar ıslak , biraz rüzgar olsa da hava durumu bozamayacak o planı.
Peki neden biliyor musun ?
Çünkü bu zaten olmuş olacak , onlar bunu okurken.
Peki onlar kim biliyor musun ? 
Onlar , sizsiniz.
Onlar , biziz.


Tesadüflere inanır mısınız ? 
Yoksa küçük zaman hataları mı dersiniz ona ? 
Bazıları kader der.
Ben plan derim , ben seçenekler derim.
Çünkü her şey bizim seçtiklerimize bağlıdır.
Size hikayemi anlattım.
Olayların dışında gelişenler değiştirdi hikayemi , ben de başka bir plan yaptım.
Onun adı intihar.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Gramıbeşyüzpapel.İster misin bebeyim ?

Duymazdan gelebilceğim her çıkıntılı , rampalı , yokuşlu , inişli , çıkışlı ya da frekans üzerinde düz olmayan 
her hangi bir görüntüye sahip olan her hangi bir olumsuzluk eylemini her hangi bir şekilde muaf tutuyorum 
kendimen.
Bana lazım değil sağol yerinde kalsın daha iyi.
Morfine bağlanmış , uyuşturucuyu bilmez lakin sigara içerken kafadaki yoksul kalmış bir kaç his tanesine
ihtiyaç duyarken alkole mi sarsam kendimi yine -mi- diye düşünceler varoluşmakta beynimde.
Varoluşçuluk , idealizm , nihilizm vesaire diye sıralanmış onca felsefe akımlarına bir de kendiminkini mi 
eklesem ? 
Yine micilik.
Mantıksız olmakla beraber benim kulağıma çok hoş gelen bu bir sözcükten ve bir soru ekinden oluşan kelime 
grubu kafama yatmadı da sayılmaz desem de bilmem ki , kim bilir kimi insanlar ne der !
Peki şöyle desem ki , kimi insanların kim bilir ne diyeceği de kim bilir umurumda da değildir belki pek ?
Ya da şöyle ki ; umurumda değil.
Umursamamak kelimesinin eklerine ayrılabilitesi olsa da bende bir bütün anlamı taşır.
Kesin ve net sonuçlar doğuran ve kesin ve net anlamı olan , ayrılamaz fakat başka şeylerle birleşebilir olma
olasılığı olan çok anlamlı , lakin bir anlam taşıyan , dünyada bana uygun olabilecek en iyi sözcük.
Psikolojik olarak tanımlayabileceğim her şey mevcüt bende ve bu yüzden psikanaliz yapmış olursam tamamen , 
bakınız tekrarlıyorum tamamen : karmakarışıklılık.
Bazen annem yüzüme bakıp tiksinçle 'sen psikopatsın' der.
Düşünürüm öyle miyim diye.
Bunu onaylayacak bir çok kanıt var elimde lakin düşünürüm ki öyle olsam bile bunun farkına varır mıyım ?
Varmam , nasıl ki aptal ve boş beyne sahip olan biri bunu farketmezse ben de farkedemem herhalde.
Sorun değil benim için , gerçekten pek umursamam.
Hiç bir şeyi umursamadığım gibi.
Duygusallık bahabında bir şeyler kaldı mı ki bende ben hala dertleneyim veya düşüncelerle kahrolayım ?
Hiç sanmıyorum ki eminim bundan , ben değiştim.
Değişmekle kalmadım sanırım , biraz farklı bir şeyler oldu bana.
Ben buyum diyorum ve kimse umurumda değil.
Ben şuyum diyorum ve hiç bir şey umurumda değil.
Ben oyum diyorum o zaman sana güle güle.
Bunu yaşayabilmek çok güzel , biraz poponun tavanlara değmesi , insanlardan iğrenmek , umursamamak
ve de belki bazen oyun oynamak.
Bilmem ki , ben rahatım , kafam rahat daha ne isterim ?
Aslında , isteğim var öyle ki ; uzak durduğum insanlarım , insancıklarım , benden uzak dursun lütfen.
Başka bir isteğiniz var mı bayan dediğiniz zaman , lazım değil sağol yerinde kalsın daha iyi derim size.
En güzel kafayı yaşıyorum sanırım umursamayarak.
Gramı beş yüz papel , ister misin bebeyim ?
Lakin ne demiş büyükleriniz kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş.
O yüzden deneme , ulaşamzsın , yapamazsın.
O zaman rahatlıklar diliyorum kendime.

Sonsuza dek uyumak.

Uyumak en güzel eylemdir.
Doktorlar gelir ve der ki : '' Bir iğne lütfen.''
Göz kapakların gözlerine yapışır , bir sıvı üretir ki adı gözyaşı.
Kirpikler de şarkı söyler zaten , ölüm şarkısını.

Uyumak en güzel eylemdir.
Doktorlar gelir ve der ki : '' Bir anestezi lütfen.''
Beynin uyuşur kabus görürsün , aslında hayatından anılar olan sahnelerdir.
Bedenin uyuşur koruyamazsın kendini , ne onlardan ne bunlardan.

Uyumak en güzel eylemdir.
Doktorlar gelir ve der ki : '' Bir neşter lütfen.''
İşte o zaman kalbin gol atmaya başlar göğüs kafesine.
Kime pas atar sonra atardamarlarına mı ? 

Uyumak en güzel eylemdir.
Doktorlar gelir ve der ki : '' Bir ölüm lütfen.''
Tam o sırada , son saniyelerinde cebelleşip durursun.
Son kez görürsün , duyarsın , hissedersin.Ve ölürsün.

O biri.

İçimde öyle biri var ki , kimseye adını söyleyemiyorum.
Ona hayır diyemiyorum , evet demekten korkuyorum.
İçimde öyle bir ateş var ki , tüm hücrelerimi yakıyor.
Ateşi çok sıcak olsa yanıyorum , soğuk olsa üşüyorum.
O biri ki gözlerine bakarken itiyor beni bu dünyadan , kendine yaklaştırıp.
Uzaklaşmak istiyorum aklımı kaçırmadan , onun kalbine bir tokat atıp.
Neden demeden , susup dinlemeden , kaçmak istiyorum o yoksul adalara.
İnsanlardan yoksun bu adalar ıssız , bir köpeğim olur bir de ev kurarım orada.
Belki sıkılırım tek başıma o biri de gelir , komşum olur , kahvaltıya gelir.
Tam harakiri yaparken ben gelip kurtarır beni , bana bir tutam çiçek verir.
Eskimiş plaklarda dinleriz o şarkıları , beyaz tavan eşlik eder bize.
Belki de beyaz şarap içeriz , ben sarhoş olup saçmalarım , girerim krize.
Dolaplarda sakladığım bir kutu çıkartırım , çoktandır sakladığım.
İçinde mektupları var onun , bana vermiş olduğu bütün resimleri.